Siirde Ahenk
 Siirde Ahenk

Şiirde ahengi sağlayan öğeler şunlardır:
 
·         Ölçü
·         Uyak/Redif/İç uyak
·         Aliterasyon
·         Asonans
·         Ses akışı
·         Vurgu ve tonlama (Söyleyiş tarzı)
 
a.    Ölçü
 
Türk edebiyatında iki çeşit ölçü kullanılmıştır: Hece ölçüsü ve aruz ölçüsü. Son dönem Türk edebiyatında ise bu iki ölçü de kullanılmamıştır. Bu tarz şiirlere "ölçüsüz şiir" veya "serbest ölçülüşiir" denilmektedir.
 
I.       Aruz Ölçüsü:
 
·         Arap edebiyatına ait bir ölçüçeşididir.
·         Hecelerin uzunluk ve kısalıklarına dayanan bir ölçüdür.
 
Uzun (Kapalı) Hece: Ünsüzle ya da uzun ünlüyle biten hecedir. (-) ile gösterilir.
Kısa (Açık) Hece:Ünlüyle biten hecedir. (•) ile gösterilir.
 
·         Bütün mısralar bu kurala göre incelenir, ritm bu kuralla sağlanır.
·         Mısra sonlarındaki hece daima uzun hece kabul edilir.
·         â, î, û uzun hecelerdir, iki ses değerindedir, bu yüzden uzun (kapalı) hece kabul edilir.
·         Bir ünsüz, bir ünlü ve tekrar iki ünsüzden oluşan heceler bir buçuk (bir uzun bir kısa) hece kabul edilir.
 
kırk               rahm
·         Bir ünsüz, bir uzun ünlü ve bir ünsüzle kurulmuş heceler de bazen bir buçuk hece kabul edilir.
 
nâz                yâr
 
·         Aruz ölçüsüyle yazılan şiirlerde dikkate alınması gereken aruz kalıp­ları vardır. Şairler, seçtikleri herhangi bir aruz kalıbıyla şiirini yazar.
 
 
Aruzla yazılmış bir şiiri şöyle inceleriz:
 
Dizeyi oluşturan hecelerden ünsüzle ya da uzun ünlüyle bitenlerin al­tına "-", ünlüyle bitenlerin altına "•" koyarız.
 
Âteş gibi bir nehr akıyordu
- -      . .    -      -     . . -    .
Rû humla o rû hun arasın dan
-          -    .   . -    -     . .   -    -
 
Şiirin yazıldığı aruz kalıbının her hecesini işaretlediğimiz hecelerin altına gelecek şekilde yerleştiririz:
 
 
Not: “/” (takti) durak yerlerini belirtir. Sözcüklerin ortasına gelebilir. Durak da ahengi sağlayan unsurlardan biridir.
 
Böylece şiirin yazılmış olduğu aruz kalıbını, yani şiirin ritmini bulmuş olu­ruz. Uzun heceleri uzatarak, kısa heceleri kısa tutarak şiiri okuduğumuzda ortaya bir ritm çıkar.
 
Bu ölçü Türk edebiyatında en çok, Klasik Türk şiir geleneğinde kulla­nılmıştır.
 
AYRICA:
 
Ses Akışı:
Sözcükler, gösteren yönüyle ses, gösterilen yönüyle kavramdır. Şairler, sözcüklerin bu iki yönünü kullansa da ba­zen ses yönünüöne çıkarırlar. Böylelikle, temayı sesin okuyucuda uyandırdığıçağrı­şımla hissettirmeyi amaçlarlar. Ses akışını kullanan şairler, söyleyiş ile temayı birleş­tirir. Savaşı işleyen şiir ile aşkı işleyen şii­rin sözcüklerindeki ses akışı aynı değildir.
 
Aruz Ölçüsüyle İlgili Terimler:
 
Vasl (Ulama): Ünsüzle biten bir sözcüğü, ondan sonra gelen sözcüğün ünlü harfine bağlamaktır. Ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği zaman yapılır.
 
İmale: Ölçüde, kapalı hece gereken yerler­de açık heceyi biraz uzatarak okumaktır. Aruzda bir kusur sayılır.
 
Med: İki kapalı hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde, bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz daha uzun okumaktır. Med, bir ses sanatıdır, şiirde iç uyumu sağlar.
 
Zihaf: Kısma demektir. Ölçü gereği, uzun bir heceyi kısa okumaktır. Bir aruz kusu­rudur.
 
Aruz Ek Bilgiler:
 
·         Türk edebiyatında aruz ölçüsünün ilk kullanıldığı eser, Kutadgu Bilig'dir.
·         Aruz ölçüsü, Türkçenin ses yapısına uymayan bir ölçüdür. Bu ölçüyü Türk­çe söyleyişe en başarılı biçimde Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Yahya Kemal gibi şairler uygulamıştır.
·         Tanzimat döneminde aruza karşı ilk tepki Ahmet Cevdet Paşa'dan gelmiştir. Ahmet Cevdet Paşa, Türk şiirinin doğal ölçüsünün hece ölçüsü olduğunu söy­lemiştir.
·         Servet-i Fünûn şairleri, aruz kalıp­larını, müzik değerleri bakımından ele almışlar, kullanılan kalıbın, şiirin konusuna ve dize içindeki sözcüklerle olan uygunluğuna dikkat etmişlerdir. Bir şiirde birkaç kalıp kullandıkları da olmuştur.
 
 
 
II.    Hece Ölçüsü
 
·         Türk edebiyatının doğal ölçüsüdür.
·         Dizelerdeki hecelerin sayılarına göre oluşturulmuş bir ölçüdür.
·         Türkler, Arap ve İran edebiyatlarından etkilenmedikleri dönemlerde, yalnızca bu ölçüyü kullanmışlardır. Bu dönem Türklerin İslamiyet'i ka­bulünden önceki dönemdir.
·         Klasik şiir geleneğinde aruz ölçüsü kullanılırken, İslamiyet öncesi ge­leneği devam ettiren halk şairleri hece ölçüsünü kullandılar. Bu şairler "âşık tarzışiir geleneği"ni oluşturdular.
·         Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiiri şöyle inceleriz: Şiirin ilk dizesinin hecelerini sayar, dizenin sonuna yazarız. İkinci dizede ve emin olmak istiyorsak diğer dizeler için de aynı işlemi yaparız. Dizelerdeki hece sayılarının eşitliği şiirin ölçüsünü, kalıbını gösterir:
 
 
Bu şiir 7'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
 
Not: Yalnızca ünlüleri sayarak da hece sayısı bulunabilir.
 
·         Durak: Hece ölçüsünde dizenin belli bölümlere ayrılmasıdır. Aruzdaki takti (/)nin karşılığıdır. Ancak aruz ölçüsünde duraklar sözcükleri or­tadan bölebilir, hece ölçüsünde bölemez.
·         Durak yapmanın amacı kulakta uyumlu bir ses bırakmaktır.
·         Bu şiirde, dizelerdeki hece sayılarının eşitliği ve belli bir anlam bütün­lüğü olan yerlerde yapılan duraklar ile bir ahenk sağlanmıştır.

AYRICA:
 
·         Hece ölçüsüyle oluşturulan bazışiirler duraksız olabilir. Bu tarz şiir yazmayı ilk kez Tanzimat dönemi sanatçısı Abdülhak Hamit Tarhan denemiştir.
·         Edebiyatımızda şiirde ölçüyü reddeden ilk edebiyat topluluğu Garipçiler'dir.
 
III. Serbest Ölçü
 
·         Hece ve aruz ölçüsü dikkate alınmadan yazılan şiirlerdir.
·         Dizelerdeki hece sayıları birbirine eşit değildir.
·         Şairler işledikleri konuya göre dizelerin uzunluk ve kısalığını ayarlar.
·         Bu tür şiirlerde ahenk, vurgu ve tonlama ile ses tekrarlan ile sağla­nır.
·         Serbest ölçü, edebiyatımızda Cumhuriyet'ten sonraki dönemde (özellikle Orhan Veli KANIK) yay­gın olarak kullanılmıştır.
 
 
b.    Redif / Uyak / İç Uyak
 
I.       Redif
 
·         Dize sonlarında aynen tekrarlanan ses, sözcük veya sözcük grupları rediftir. Bunlara "sözcük halinde tekrarlanan redif denir.
·         Dize sonlarındaki söylenişleri ve görevleri aynı olan ekler rediftir. Bun­lara "ek halindeki redif denir.
 
Gökyüzünde tüten olsam
Yeryüzünde biten olsam
Al benekli keten olsam
Yâr boynuna sarsa beni
 
Karacaoğlan
 
"Olsam" sözcükleri sözcük halinde tekrarlanan rediftir.
 
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Karacaoğlan
 
Dize sonlarındaki "çeker, döker, akar" sözcüklerini inceleyelim :
 
çek - er
dök - er
ak-ar
 
"-er, -ar" sesleri ektir ve görevleri aynıdır (geniş zaman eki). Bu yüzden bu ekler rediftir.
·         Bütün şiirlerde redif kullanılmayabilir:
 
Sızlıyor bağrımız üstündeki dağ
Seni hatırlıyoruz Viranbağ!
 
Y. Kemal Beyatlı
 
Bu şiirde redif yoktur, sadece uyak vardır.
 
II.    Uyak
 
·         Dize sonlarındaki ses benzerliklerine uyak (kafiye) denir.
·         Uyakta, redifte olduğu gibi, anlam ve görev birliği aranmaz.
 
Not: Klasik şiir geleneğinde uyak, sözcüklerin Arapça ve Farsça yazılışlarına göre oluşturulduğundan bu gele­nekle yazılmışşiirlerde bizi şaşırtan uyaklar olabilir. Böy­le bir durumda bu bilgiyi hatırlayalım.
 
Örneğin:
 
Mevsim boyunca kendini hissettirir veda
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ
 
Y. Kemal Beyatlı
 
dizelerinin sonunda â ve ağ sesleriyle uyak yapılmıştır. Çünkü Arapça yazılışa göre sözcüklerin son iki harfleri aynıdır.
 
Not: Halk şiiri geleneğiyle yazılan şiirlerde, hafif bir ses ben­zerliğiyle dahi uyak yapılmış, uyak yapma şekli çok katı kurallara bağlanamamıştır. Bunun sebebi, halk şairleri­nin belirli bir öğrenim görmemiş olmaları ve bu şiirlerde önemli olanın söyleyiş uyumu olmasıdır. Bu yüzden, bu şiirleri uyak yönünden incelerken katı kuralcı olmamak gerekir.
 
Örneğin:
 
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağlara düşem
 
Uyak Türleri 

I)      Yarım Uyak
 
·         Dize sonlarındaki tek (bir) ses benzerliğidir.
·         Bu uyak düzeni en çok halk şiir geleneğinde kullanılmıştır.
 
Dadaloğlu yarın kavga kurulur
Tüfek öter davulbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Dadaloğlu
Dize sonlarındaki "-ur" ve "-ul" ekleri görev yönünden aynı olduğu için rediftir. Rediflerden önceki "r" sesi ise yarım uyaktır.
 
Uyakları bulurken sözcüğün önce kökünü (ek almamış halini) buluruz, sonra geriye kalan eklerin redif olup ol­madığına bakarız. Redifi bulduktan sonra uyağı aramak daha kolay olacaktır.
 
II)    Tam Uyak
 
·         Dize sonlarındaki iki ses benzerliğidir. Bu sesler yan yana olmak zo­rundadır.
·         Bu uyak çeşidi en çok klasik şiir geleneğinde kullanılmıştır.
·         Uzatma işareti (^) almışünlüler iki ses sayılır.
 
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandıâbımdan muradım şem'i yanmaz mı
Fuzuli
 
Dize sonlarındaki "-maz mı" ekleri redif, "an" sesleri ise tam uyaktır.
 
Bu şehr-i Stanbul ki bi - misi ü bahâdır
Bir sengine yek - pare Acem mülkü fedadır
 
Nedim
 
Dize sonlarındaki "-dır" eki rediftir, "â" sesi ise iki ses değerinde olduğu için tam uyaktır.
 
III)Zengin Uyak
 
·         Dize sonlarındaki ikiden fazla ses benzerliğidir.
 
Cemâlin âfitâbından alır nûr
Meh-i tâbâna döndü câm-ı billur
Bakî
 
Bu dizelerde redif yoktur (ek de yoktur) dize sonlarındaki "ur" sesleri zengin uyaktır ("û", iki ses değerindedir).
 
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı... buz tutuyor her soluk...
F. Nafiz Çamlıbel
 
Dize sonlarındaki "luk" sesleriyle zengin uyak yapılmıştır.
 
 
IV)Cinaslı Uyak
 
·         Dize sonlarındaki sesleri aynı, anlamlan farklı olan sözcük ya da söz-cük gruplarıdır.
·         Cinaslı uyak aslında bir söz oyunudur.
 
Asılsızı
Hak muvaffak etmesin
Dünyada asılsızı
Asılsızlar getirir
Gönülde asıl sızı
 
Şiirde söylenişleri aynı olan "asılsızı" ile "asıl sızı" sözcükleriyle cinaslı uyak yapılmıştır. Çünkü bu sözcüklerin anlamları birbirinden farklıdır.
 
Örnekler:
 
Kalem böyle çalınmıştır yazıma (kaderime)
Yazım kışa uymaz, kışım yazıma
Adam aman kuzusu
 
Çay kuru çeşme kuru
Neden içtin kuzu su
Beni yakıp yandıran
Bir ananın kuzusu
 
 
V)   Tunç Uyak
 
·         Bir dizenin sonundaki sözcüğün, diğer dizenin sonundaki sözcüğün içinde tam olarak yer almasıyla oluşan uyak çeşidine "tunç uyak" denir.
 
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
 
M. Akif Ersoy
 
ikinci dize sonundaki "var" sözcüğü "duvar" sözcüğünün içinde tam olarak yer aldığı için bu dizelerde tunç uyak vardır.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın
 
Not:
 
·         Türk şiirinin İslamiyet öncesi dönemin­de yarım uyak kullanılmıştır.
·         Klasik şiirde ahenk ön planda olduğu için uyak kurallarına oldukça önem verilmiş, en çok tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
·         Klasik şairler, Arap harflerini kullan­dıkları için, uyak da Arap harflerinin yazılışına göredir. Yazılışönemli oldu­ğu için, bu dönemde, göz için kafiye anlayışı vardır.
·         Türk şiirinde uyak kullanılmayan ilk şiiri Tanzimat dönemi sanatçısı Abdülhak Hamit Tarhan yazmıştır.
·         Uyaksız da güzel şiir yazılabileceğini göstererek uyaklışiir yazma gelene­ğini sarsan ilk edebi topluluk, Orhan Veli ve arkadaşlarının oluşturduğu, Garipçiler'dir.
 
İç Uyak
 
·         Şiirde ahengi sağlayan unsurlardan biri de iç uyaktır.
·         İç uyak, dizelerin ortasındaki ses benzerliğidir.
 
Değildim, ben sana mail sen ettin aklımı zail
Bana ta'n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî
 
Birinci dizenin ortasındaki "mâli" sözcüğüyle ikinci dizenin ortasındaki "ga­fil" sözcüğü arasında bir ses benzerliği vardır. Bu şiir, iç uyaklıdır. Şiirin iç uyağı birinci dizenin son sözcüğüyle de uyaklıdır.
 
Aliterasyon (Ses Tekrarı)
 
·         Dizelerde aynıünsüz sesin tekrarlanmasıyla yapılır. Ahengi sağlayan unsurlardandır.
 
Dökün yaprağınızı dallarım dökün
Akın yaşlı yaşlı sularım akın
 
O. Saik Gökyay
 
Dizelerde "k" ve "I" seslerinin tekrarıyla aliterasyon yapılmıştır.
 
Asonans:
 
·         Dizelerdeki aynı ünlü sesin tekrarlanmasıyla oluşur.
 
İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır.
 
Yunus Emre
 
Dizelerde "i" ünlüsünün tekrarıyla asonans yapılmıştır.
 
Şiirde ses tekrarlarının dışında sözcük tekrarlarıyla da ahenk oluşturulabilir:
 
DEĞİL
 
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem,
Değil
Ekmek parası desem
Değil!
Bir dert ki
Dayanılır şey değil,
O. Veli Kanık
 
Şiirde "nasıl, bir dert ki, değil" sözcüklerinin tekrarıyla ahenk oluşturulmuştur. Tekrarlanan sözcüklerin, şiirde anlatılmak istenen duyguyu çağrıştırdığına dikkat edi­niz.
"Değil" adlışiir, ölçü ve uyak yönünden klasik ve halk şiir geleneğinden ayrılır. Şiir serbest nazım geleneğine aittir.
 
 
Vurgu
 
·         Bir metni okurken veya konuşma sırasında bazı sözcüklerin ve bazı hecelerin diğer sözcük ve hecelere göre daha baskılı söylenmesidir.
 
Tonlama
 
·         Konuşma ve okuma sırasında seste meydana gelen değişikliklerdir (Yükselme, alçalma, incelme, kalınlaşma...)
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol