Anlatima Hazirlik

 

1.ANLATIMA HAZIRLIK

Tarih yazıyla başlar. Tarih, geçmişte toplumların yaşayışlarını uygarlıklarını inceler.Öyleyse uygarlığın dayandığı temel, işaretlerdir. Harflerdir. Sözcüklerdir. Kısaca yazıdır, anlatımdır.

Bir toplumun kültürel birikimini, değerler sistemini geride bıraktığı yazılı belgelerde buluruz. Bu yüzden insanoğlunun en şaşırtıcı buluşlarının başında yazı gelir. Yazı bulunmasaydı insanlığın binlerce yıl içinde yaşadıkları, günümüze kadar gelmeyecekti. İnsanoğlu yazıyı bularak düşünmeyi duygu ve düşüncelerini başkalarına ulaşamayacaktı.

Kendinden sonrakilere iletmenin yoluna da bulmuş oldu. Bütün zamanlarda insanların yazılı kültür etrafında toplanmaları her geçen gün kendilerini geliştirmeleri de yazı ile sağlandı. Düşündüklerini, yaşadıklarını, gördüklerini yazıya döken insan öldükten sonra da dünyada bir iz bırakabiliyordu. Yazı artık insanoğlunun ortak aklı, belleğiydi.

 

Niçin yazı yazdığımızı düşündünüz mü?

İnsan düşüncesini yazarak geliştirebilir. Yazmanın bütün çağlarda vazgeçilmezliği, eşsizliği nereden kaynaklanmaktadır.

Horatius’a göre, “Bilgi, iyi yazmanın kaynağıdır.”

İlya Ehrenburg, “ Başkalarının duyduklarını kendimde duyabilmek için yazıyorum ” d e r. Öyleyse başka insanların acılarını sevinçlerini, kederlerini, kaygılarını, içimizde duymak için yazarız.

Fareler ve İnsanlar, romanıyla tanıdığımız John Steinbeck’in deyişiyle yazmak en büyük gereksinimdir.

Selahattin Batu, “Ancak yazmaya başlayınca bir gerçek oluyorum. Kişiliğim ancak o zaman ışığa dönüyor. Bir devirden belirsizden şekillere doğru kurtuluyorum.” diyerek insanı kişiliğini bulmanın altını çizmektedir.

 

Kısaca; Haldun Taner’in de dediği gibi, “ Yaşamak yazmaktır.” Hepimiz biliyoruz ki iyi metin oluşturarak söyleyeceklerimizi düzgün anlaşılır bir biçimde anlatmak zorundayız.

Hayatımızın hemen her döneminde karşımıza çıkan yazılı anlatımda bulunması gereken bazı özellikler vardır. Bu nitelikler sözcüklerin doğru seçilmesi, cümlelerin gereği gibi kurulması ve birbirlerine mantıksal bir ilgiyle bağlanması, konuda birliğin sağlanması, bilgilerin doğruluğu, duyguların içtenliğidir. Bu saydıklarımın yanı sıra anlatıma uygun bir iletişim biçimi seçilmesi, yazım kurallarına uyulması, noktalama işaretlerinin yerinde kullanılması, yazılı bir metinde bulunması gerekenlerin başında gelir. Sözcükler anlatımın başlıca öğesidir. Anlatımda sözcüklerin doğru seçilmesine her zaman özen gösterilmelidir. Ünitenin başında modern Türk hikâyesinin öncülerinden Sait Faik Abasıyanık'ın “Haritada Bir Nokta” adlı hikâyesini okuduk. Yazar, tanık olduğu kendisini çok üzen bir olaydan yola çıkarak, yazdığı ünlü hikâyesinin sonunda şöyle der, “Söz vermiştim kendi kendime yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet, neme gerekti. Yapamadım koştum tütüncüye. Kalem kâğıt aldım oturdum. Adanın tenha yollarında geçerken canım sıkılırsa, küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm.Yazmasam deli olacaktım.”

Bu finalden yazının, anlatımın insan için ne kadar anlamlı, önemli, vazgeçilmez olduğunu anlıyoruz. Ancak yazmaya başlamadan önce ve sonra dikkat edeceğimiz noktaları hiç aklımızdan çıkarmadan.

 

Duygularımızı, düşüncelerimizi, zaman zaman çeşitli zorunluluklarla, dışa vurmak zorunda kalırız. Bu bazen bir mektupla ya da bir hikâyeyle dile getirdiğimiz duygu ve düşündüklerimiz dir. Bütün yazılı anlatımların çıkış noktası budur. Yazan kendini ifade eden herkes başkalarıyla iletişim kurmak ister. Ceyhun Atuf Kansu, yazma isteğini aşağıda okuyacağınız bir yazısında kendisini yazmaya itenin ne olduğunu sorgular.

Kendi kendine “ Beni yazı yazmaya iten nedir?” Yazma bir çeşit eylemdir. Acıyı yok edebilir miyim? Karanlığı, tutsaklığı, yok edebilir miyim? Burada şiir düz yazı eylem gücü kazanır. En sonu bir bireyim ben. Bir tek insanım. Benim eylemimdir yazı. Bireysel eylemimdir. Bir de deyimleme içgüdüsü var. Bir içgüdüdür yazı yazmak. Şiir, müzik, resim, deyimleme içgüdüsü. Kendini, doğayı, toplumu, insanları ve sonsuz çıkmazı, ölümü deyimleme ama insan en çok neyi deyimleyebilir, kendisini.

Yazmak dünyayı tanımaya çalışmak, kendisiyle ve başkasıyla iletişim kurmaktır. Böylece yazı yazan insanın taşıdığı bir sorumluluk oluşur. Bu bir bakıma toplumsal sorumluluğu da beraberinde getirir. İşimiz ne olursa olsun bir şekilde yazışmayı gerektirir. Eninde sonunda ancak yazmaya ait, temel bilgi ve beceriler elde edilmeden, bu konuda başarı kazanmak oldukça zordur. Mektup, rapor, dilekçe, araştırma ve inceleme gibi yazmaya dayanan türler, özel bir yetenek ve yaratıcılık gerektirmez. Yazmaya ilgili bilgi ve beceriler kazanan herkes bu tür yazıları yazabilir. Herkesten bir roman, bir oyun yazması beklenemez. Buna karşılık herkesten duygularını, düşüncelerini,  hayallerini başından geçenleri karşısındakilere anlatabilmesi beklenen bir davranıştır. Hangi türde olursa olsun yazı yazma süreci masa başına oturmaktan önce başlar.

 

YAZMADAN ÖNCE

Yazmaya başlamadan önce yapacağımız hazırlıklar yazımızın sağlam bir yapısı olmasını sağlayacaktır. Aklımızdan geçenleri tasarladıklarımızı başlıklar hâlinde küçük notlar hâlinde belirlersek hepimiz için çok kıymetli olan zamanımızı yitirmemiş oluruz.

Bunların başında gözlem yapmak gelir. Ünlü Fransız yazar Jean Paul Sartre, Söz Okları adlı eserinde yazarlığa yöneliş döneminde dedesinin kendisine “ Yalnız gözleri olmak yetmez, onlardan yararlanmayı da öğrenmeli insan.” dediğini anlatır.

Hangi konu olursa olsun söyleyebileceklerimin olabilmesi o konudaki gözlem ve yaşantılarımın bulunmasıdır. Bir eşyaya uzun bir süre bakmak, onu ayrıntılarını görmemize imkân sağlar. Bir zaman sonra o eşya neredeyse bizim hayatımızın bir parçası hâline gelir. Bir yazıda anlatacaklarımızı bulmamızda gözlemin etkisi büyüktür. Yazı yazmak gözlemlerimizi aktarmak değil midir? Gözlemden yararlanmanın ilk aşaması bakmasını bilmektir. Bunu Mustafa Nihat Özön şöyle dile getirir:

 

NOT ALMAK

Hatırlanması için, yazılan kısa yazıya “ not”, onun için yapılan çalışmaya da not tutmak denir. 

Hatırlanması gereken şey kısaca bir yere yazılır. Bu not unutmanın önüne geçer. Not alma her şeyi kâğıda, bilgisayara geçirmek anlamına gelmez. Rastgele alınan notların bir değeri yoktur. Notla birlikte not çıkarma, kupür birleştirme, alınan notları değerlendirip zenginleştirme, bölümleme yollarından da faydalanmak gerekir.

Not tutmak; okurken her zaman aklımızı, anlayış ve yeteneğimizi uyanık tutar; dikkat etmeyi, karar vermeyi öğretir.

Notlar amaca göre çıkartılır veya tutulur. Not alma alışkanlığını kazanan insan yapacağı işi önceden tespit eder. Maddeler hâlinde bir yerlere yazar. İhtiyacına göre notlarını düzenler.

Örneğin markete giderken evinin günlük eksiklerini not etmeyenler çoğu zaman alınacak şeylerin bazılarını unuturlar.

 

Üç türlü not alınır.

 

1. Duyduklarınızdan not almak

Duyduklarınızdan not alabilmek için “ zaman” çok kısadır. Bu kısa zamanda duyduğunuzu aynı şekilde yazmak isteseniz siz bir cümleyi yazıncaya kadar konuşan çok şeyler söylemiş olacaktır. Notu aynen yazarak değil, konunun özünü, temel öğelerini hatırlatıcı, noktalarını kısaltarak anlamı sizce bilinen işaretlerden, simgelerden yararlanarak almalısınız. Ayrıca elinizi çabuk tutmalı, konunun özünü kaçırmamaya çalışmalısınız.

Unutmayınız ki, not almak tam ve net anlamak öğrenmenizi kolaylaştıracak, dersleriniz öğrenmekteki güçlüklerinizi giderecek, zaman kaybetmenizi önleyecektir.

 

2. Okuduklarınızdan not almak

Derste, çalışırken, ansiklopedi veya İnternet gibi kaynaklardan, gazetelerden, dergilerden yararlanırken yaptığınız çalışmaya okuduklarınızdan not almak denir. Okurken not almadan konunun özünü, temel noktalarını sonradan kolayca hatırlayabilecek kadar kısa bir şekilde yazmalısınız. Alıntıyla not almayı karıştırmamak gerekir. Ayrıca olduğu gibi yazmak yanlışını da yapmamalısınız. Aynen yazacaklarınız kaynağın kendisi varken onu yazmanın hiçbir yararı olmaz.

Üzerinde çalıştığınız konunun ana noktalarını eksik bırakmadan sonradan kolayca hatırlayabilecek şekilde ne kadar kısa ve öz yazarsanız hatırlamanız da bu doğrultu da olacaktır.

Okuduklarınızdan not almak, ders hazırlamada, bir kaynaktan yararlanmada, kendinizi yetiştirmede, gelecek için bilgi ve belgeleri toplamada çok yararlı olur.

 

3. Gördüklerinizden not almak

Bir gezi yaparken, televizyonda bir film seyrederken ilginizi çeken hoşuna giden genel şeyleri unutmak istemiyorsanız not almanız gerekir. Unutmamanız gereken şey zaman yeterli olsa da not almanın kuralının değişmeyeceğidir.

 

NOTLARI DEĞERLENDİRMEK

Örneğin bir seyahat sırasında aldığımız notlar, bir konuşma sırasında duyduğumuz sözler, bir anı gibi özelliği olan bilgiler için tuttuğumuz notlar bir gereç değeri taşır.

Bu tür notlar zaman içinde değerlenir. Bir düşünce, bir olay yazısı gerektiğinde bu notlardan bir gereç olarak yararlanabilirsiniz. Böylece çok önceden aldığınız notlar geleceğinizin en değerli birikimlerinden olur. Not tutmayı hiçbir zaman ertelememeli, titizlikle sürdürmelisiniz.

Notları değerlendirmenin en iyi yolu not defteri, anı defteri, gezi defteri, günce defteri gibi çalışmalardır.

Bu notlardan çok zevkli, ilginç yanları olan yazı konuları çıkarabilirsiniz. Böylece tuttuğunuz notlar gerçek anlamda değerlendirilmiş olur.

 

ÖZET ÇIKARMA NASIL YAPILIR

“Öz” ad kökünden “-et” ekiyle türetilmiş bir ad olan özet bir söz ya da yazının özünü veren kısaltılmış biçimi diye tanımlanır. Yapılan işe de özetlemek, özet çıkarmak denir.

Özet için bir başka tanımlama ise “ ayrıntısız anlatım”dır. Bütün konuşma ve yazı türleri birer anlatım yoludur. Özet ise bunun karşıtıdır.

Öğrenci için özet çıkarmak, özet çıkararak çalışmak ve bunun yöntemini öğrenmek başarı için atılmış en önemli adımlardan biridir. Öğrencilerin uygulamada titiz olmaları gereken konulardan biri özet çalışması yapmaktır. Yaparak öğrenmek öğrenmenin temel kurallarındandır.

Özet çıkarma; anlatılanların, konuşulanların, ana sınırlarını belirtme, bir hikâyenin bütünü veya bir parçasını kısaltma bir paragrafın, bir gazete veya fikir yazısının ana fikrini çıkarmadır.

 

 

Bir eser, bir yazı özetlenirken; yazar hakkında kısa bir bilgi, eserin bölümleri, eserdeki kişilerin önem derecelerine göre sıralanmaları, hayatları, beden ve karakter yapıları, eserin tümünden çıkan yardımcı fikirlerle ana fikir belirtilmelidir.

Özet çıkarma sadece bir metnin uzunluğunu kısaltmak anlamına gelmez. Bunun için önümüzdeki metnin içeriğini kavramak önemli olanla olmayanı kavramak, fikirlerle olayın ana fikirle olan ilgi derecesini bulmak gerekir. 

Bir sözün, bir yazının özetini çıkarabilmek için; o sözün, o yazının planını yapmak o planın ana çizgilerini iyi yakalamak gerekir. Böylece o sözü, o yazıyı daha iyi daha öz biçimde anlayıp anlatabiliriz.

 

Şimdi birkaç örnekle özet konusunu biraz daha pekiştirelim.

 

BOŞ ZAMAN

”Nedir bu boş zaman dediğimiz şey? İşte olmadığımız zamanları boş mu geçiririz biz? Hiç de değil. Bir tanıdığım Gümrük Müdürlüğünden çok bahçesinde yoruluyor. Başka biri bütün hafta pazar günü harcayacağı gücü toplar durur; daha gün ışımadan sırtladığı gibi av tüfeğini soğuk ve puslu bayırları gezmeye başlar. İş dediğimiz ne öyleyse? Tam bilemeyeceğim. Hukukçular bir türlü tanımlıyorlar işi, hekimler başka türlü. İktisatçıların gözünde şurası özüyse işin, politikacılara göre başka bir şey öz. Günlük dilin iş kavramı bilgece bir tanım çerçevesi gibi geliyor bana. Geçimini sağlamak için insanın gerçekleştirmek zorunda olduğu eylemlerle bu eylemlerin sonucunda başarılan şeye iş deriz genellikle."İşten geliyorum.” ,“ Onu işten çıkardılar.” “ Bu iş geçindirmiyor evi.”, “ Gitmezlik edemem, işimden olurum sonra.” çeşidinden sık sık işitilen konuşmalarda da belirtildiği gibi yaşamak için gerekli bir zaman kullanmanın adıdır iş. Bu zamanın karşısında kendimiz beslenir, giyinir, yakınlarımızı besler, giydirir, oturma durumlarımıza çeki düzen veririz. Buna göre, “ boş zaman” deyince ekmek parası kaygılarının dışındaki zaman anlaşılmalıdır.”

Nermi Uygur, Güneşte

 

Bir yazının özetini yazarken “Kim , hangi yazıda, hangi konuda, hangi düşünceyi açıklamıştır?” sorularının karşılığı verilmelidir. Bu genel kuralı şimdi yukarıdaki yazıya uygulayalım.

 

“Boş Zaman” Yazısının Özeti

Yazar Nermi Uygur, “Boş Zaman” yazısında boş zaman örneğini konu alarak “Boş zaman deyince, ekmek parası kaygılarının dışındaki zaman anlaşılmalıdır.” ana düşüncesini açıklamıştır. “ Geçinmek için tuttuğumuz belli bir işin; kimi hoşlanarak, bazen de istemeye istemeye o işin gereksinmelere ayırdığımız iş zamanının dışında kalan zaman boş zamandır.” görüşleriyle konu ve ana düşünce geliştirilmiştir.

 

Yukarıdaki özete baktığımızda içinde atılabilecek tek sözcük yoktur. “ Konu, ana düşünce, görüşler” belirtilmiştir. Ayrıntıya girilmemiştir. İki cümle ile özet bitirilmiştir.

 

Düşünce yazısında özetin nasıl yapılabileceğini genel özellikleriyle aktarmaya çalışılır.

Olay yazılarında olayın özeti yapılır: Olay yazılarında (roman, hikâye, masal, destan, anı... ) özet olayı, oluşturan “olay, kahramanlar, zaman, yer, dekor, ana düşünce, görüşler, duygular” in bulunup çıkarılmasıdır.

 

Sizlere örnek olması amacıyla bir roman özeti sunuyoruz:

 

FAHİM BEY VE BİZ

Abdülhâk Şinasi Hisar’ın romanı

Fahim Bey, Bursa eşrafından birinin oğludur. İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde okumuş, Londra’da elçilik üçüncü kâtipliği yapmıştır. Ufak tefek yapılı küçük ve yumuk gözlü kendi hâlinde ve saat meraklısı Saffet Hanım’la evlidir. Fahim Bey 1908 Meşrutiyeti’nden sonra Hariciye’den ayrılır. Bursa’da pamukçuluk yapmak ister. Tanınmış bir aileden geldiği için, bazı kimseler bu işe para yatırmaya niyetlenirler, fakat Fahim Bey’in bir “hayal düşkünü” olduğunu anlayınca vazgeçerler. Fahim Bey bir şey yapamaz. Ama bu tasarısının bir gün mutlaka gerçekleşeceği umudu içinde İstanbul’da Galata’da büyük bir işhanında bir yazıhane tutar, dosyalara, defterlere gömülür, hayali yazışmalar düzenler. Ömrü bir kenar mahalledki evde yıl yıl sona ererken, tanıyanların kaçık gözüyle baka geldikleri Fahim Bey, kendi masalsı dünyasında mutludur, bir gün sessizce ölür.”

 

Yazı yazma ve konuşmada toplanan bilgilerin ve kişisel deneyimlerin, hazırlanacak metnin yazılış amacı ve hedef kitlesine göre düzenlenmesi gerekir. Başarılı bir düzenleme için deneyim ve araştırmalardan elde edileceklerin kısaca not edilmesi ve konuların alt alta yazılması gerekir. Daha sonra bunların gruplandırılması birbirleriyle ilişkili olmaları bir araya getirilmesi gerekir.

Ana düşünce etrafında birleşen düşünce, bilgi, deneyim ve örneklerin sebep-sonuç ilişkisi ışığında düzenlenebilir.

Metnin öyküleme ise öykünün anlatılmasında nereden, niçin ve nasıl başlanması gerektiği üzerinde durulmalıdır.

Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol