Hipnoz Hakkinda Bilmedikleriniz

Hipnoz ile İç Kaynaklarınızı Yaşama Transfer Edin 

Hipnoz, Yunanlıların tanrıları, Babillerin tarihi kadar eskidir. Hipnoz taş devrinden uzayıp ortaçağı aşarak günümüze gelmeyi başarmış bir efsanedir.
Tarih boyunca hipnozun taraftarları, karşıtları, suçları, günahları ve sevapları olmuştur. O, bazen haksız yere yargılanmış, bazen de sorgulanmıştır. Çoğu zaman suçsuz bulunarak beraat etmiştir.
Bazen engizisyonlarda rastlanır ona, cadılarla ilişkili olarak; bazen tanrıların yanındadır iyileştirici olarak. Bazen bilimin top yekun savaş açtığı bir asi, bilim dışı bir varlık, bazen bilimin özü açıklanamayan kardeşidir, bir arka sokakta yalnız. İşte hipnozun tarihi bu kadar eski ve bu kadar iniş çıkışlarla doludur.



Hipnoz, Yunanlıların tanrıları, Babillerin tarihi kadar eskidir. Hipnoz taş devrinden uzayıp ortaçağı aşarak günümüze gelmeyi başarmış bir efsanedir.

Tarih boyunca hipnozun taraftarları, karşıtları, suçları, günahları ve sevapları olmuştur. O, bazen haksız yere yargılanmış, bazen de sorgulanmıştır. Çoğu zaman suçsuz bulunarak beraat etmiştir.

Bazen engizisyonlarda rastlanır ona, cadılarla ilişkili olarak; bazen tanrıların yanındadır iyileştirici olarak. Bazen bilimin top yekun savaş açtığı bir asi, bilim dışı bir varlık, bazen bilimin özü açıklanamayan kardeşidir, bir arka sokakta yalnız. İşte hipnozun tarihi bu kadar eski ve bu kadar iniş çıkışlarla doludur.

Hipnozun halk arasında zaman zaman korkulan, çekinilen bir uygulama olmasının sebeplerinden biri gerek romanlarda, gerekse filmlerde, Hipnoz uygulayıcısının "herkese istediğini yaptıracak güce sahip olması ve hipnozla insanlara kumanda edilebileceği" şeklinde yansıtılmasıdır. Gerçek ise bu açıklamadan çok uzaktır. "Hipnoz" dediğinizde üç kişiden ikisinin irkildiğini görürsünüz. Öyleyse neden insanlar ejderhalarla ilgili bir filmi seyrettikten sonra, her köşe başından çıkacaklarmış gibi paniğe kapılmıyorlar da hipnozla ilgili bir film seyrettiklerinde sanki gerçekte de öyleymiş gibi korkuya kapılıyorlar?

Hipnozun korkutucu bir unsura dönüşmesinde tarihte yaşanan bazı olayların da büyük rolü vardır. Bu olaylar söylentilerle beslenmiş, bu söylentiler romanlara, filmlere dönüşmüş ve sonrasında da hipnoz halk arasında hep yanlış anlaşılan bir uygulama olmuştur. Oysa hipnozla hiç kimseye %100 istemediği bir şey asla yaptırılamaz. Ancak bilinçaltında az da olsa bir istek varsa ikna edilebilir.

Dış Dünyaya Kapanın, İç Dünyaya Uyanın

Hipnozun ne olduğunu, işleyiş sistemini bugünün teknolojisi ve bilgisiyle bile açıklamak tam olarak mümkün olmasa da ne olmadığını açıklığa kavuşturmak mümkündür. Bilinenin aksine hipnoz bir uyku durumu değildir. Her ne kadar hipnoz yapılırken "uyu, derin uyu" gibi kalıplar kullanılsa ve bu kalıplar hipnozun oluşumunda çok etkili olsa da hipnozun bir uyku durumu olmadığı artık biliniyor.

Aslında hipnoz, uykunun tam tersi bir durumdur. Örneğin, uykunun bulunduğu duruma x, bilinçli hale, yani bu yazıyı okuduğunuz ve algıladığınız duruma da y dersek, hipnoz uykunun tam aksi yönünde, yani b'de yer almaktadır.

İnsanların bu iki farklı durumu birbirine benzetmelerinin temel nedeni; fiziksel benzerliklerin çok fazla olmasıdır. Fiziksel tepkiler ve hisler açısından uykuya dalmış bir kişiyle, hipnotik bir transa girmiş kişi arasında çok fazla benzerlik vardır. Örneğin; hipnozdan çıkan biri esneme, gerinme, üstünde bir ağırlık hissi, uyuşukluk gibi uykudan uyanan birinin gösterdiği tepkileri gösterdiği için, hipnozun uyku durumu olduğu inancı ortaya çıkmıştır.

Uykuya dalma öncesindeki belirtilerle, hipnoz halindeki belirtiler de birbirine oldukça yakındır. Uykudaki bir kişinin elini havaya kaldırıp orada bırakırsanız, eli "pat" diye yere düşer. Hipnozda da trans halindeki kişiye aynı şeyi yaptığınızda, aynı sonucu alırsınız. Bu ve benzeri birçok görünüşteki benzerlik nedeniyle insanların uyku hali ile hipnoz arasında bir aynılık ya da ilişki olduğunu düşünmeleri doğaldır.

 Hipnozun isim babası İngiliz doktor J. Braid; uyku ile fiziksel benzerlikler nedeniyle Yunan mitolojisindeki uyku tanrıçasının (Hypnose) adından yola çıkarak bu ismi koymuştur. Hipnozun uyku olmadığını artık modern dünyada elimizdeki teknolojiyle, EEG gibi tekniklerle çok iyi biliyoruz. Hipnoz ve uyku sırasında beyin dalgalarına yönelik olarak yapılan ölçümler bunun en güzel kanıtı. Hipnozun uyku ile ilişkilendirilme nedenlerinden biri de; hipnoz telkinleri içinde "daha derin uyu... derin... daha derin..." gibi uykuya ait telkinlerin bulunmasıdır. Bu telkinler uyumayla ilgilidir ama kişileri uykuya değil, hipnoza götürür.

Kısaca hipnoz bir uyku hali değil, tam tersine derin bir uyanıklık halidir. Bu derin uyanıklık süresince kişi uykuya benzer bir şekilde dış dünyadaki uyarıcıların bazılarına kendini kapatsa da kendi iç dünyasına yönelik derin bir algılayışa sahiptir. Hipnoz, iç dünyada yaşanan bir farkındalık ve uyanıklık durumudur.

Bilinç ile Bilinçaltında Bir Köprü; Hipnoz

Hipnoz nasıl ki bir uyku durumu değilse, bilinçsizlik durumu da değildir. Zihnini bilinç ve bilinçaltı diye iki bölüm olarak düşünün. Bilinçli durum, günlük hayatınızı sürdürdüğünüz, algıladığınız ve bazı tepkilerinizi verdiğiniz bölümdür. Bilinçaltı ise zihninizin deposu gibidir. Bilincin vermiş olduğu kararları hayata geçiren bir uygulayıcı gibidir. Kapasitesi ve potansiyeli ise bilinçten kat kat fazla olan, her anlamda yaşantınızdaki temel taşlardan biridir. Zihninizi bir buz dağına benzetirseniz, buz dağının üstü bilinç, alta kalan görülmeyen büyük bölüm ise bilinçaltıdır.

Hipnoz sırasında bilinçten, bilinçaltına inilir. Yani; bilinç yok olmaz, kaybolmaz, varlığını sürdürmeye devam eder. Hipnoz sırasında her şeyi duymanız ve bilincinizin farkındalığını devam ettirmesi mümkündür. İlk kez hipnoz olan insanların büyük bölümü bu farkındalığa sahip oldukları için; "Ben hipnoz olmadım" diye savunmaya geçerler. Halbuki, hipnozda bilinçsiz olmama, bilincini kaybetme durumu söz konusu değildir. Hipnoz sırasında insanların bilinçli olması gayet normaldir.

Halk arasında; "Hipnoza giren kişi bilincini tamamen yitirecek, hiçbir şey hatırlamayacak ve kendini kaybedecek" gibi bir inanış vardır. Bu inanış, kişilerin hipnozun ne olduğunu tam olarak kavrayamamasından ortaya çıkmakta ve hiçbir şey hatırlamama beklentisiyle transa giren kişi, yaşadıklarını hatırlayınca hipnoz olmadığını sanmaktadır.

 Hipnozun dinamiklerini bilmeyen birinin, sadece filmlere ya da hipnoz şovlarına bakarak böyle karar vermesinin nedeni; derin hipnoz sırasında ortaya çıkan veya çıkarılabilen bir durumdan kaynaklanmaktadır. Bu duruma "amnezi" denir. Amnezide insanlar kısa süreliğine hipnoz sırasında gerçekleşenleri hatırlayamayabilirler. Ama bu, hatırlayan kişinin transa girmediği anlamına gelmez. İlk kez trans deneyimi yaşayan ya da hafif-orta düzey transa girmiş birinde amnezi gerçekleşmez. Ancak derin transta kişi kendiliğinden ya da hipnotistin verdiği komut sonucunda yaşadıklarını unutabilir.

Trans düzeyiniz ne olursa olsun, hipnoz, bilinçaltınızla bütünleştiğiniz ve iç dünyanızın derinliklerine ulaştığınız bir yolculuktur. Bu yolculukta içinizdeki zenginliklere ulaşarak, daha mutlu, güvenli, güçlü, başarılı ve huzurlu bir yaşam için dışarıdaki değil, içinizdeki kaynakları kullanma şansını yakalamış olursunuz.


Hipnoz Nedir? Ne Değildir?

Önce Hipnozun uyku olmadığını bilmekte fayda mülahaza ediyorum. Her ne kadar hipnosis Yunanca da uyku anlamına gelse de (hatta Yunan mitolojisinde uyku tanrısının adı olsa da) yapılan elektrofizyolojik incelemeler hipnoz anı ile uyku halinin tamamen farklı durumlar olduğunu göstermiştir. Uykuda görülen yavaş beyin dalgalarının yerine hipnoz sırasında kişinin beyin aktivitelerinin uyanıklığa denk olduğu görülmüştür. Hipnoz kelimesi ilk kez İngiliz hekim Braid tarafından kullanılmıştır.

Hipnozun mazisi çok eskilere dayanmakla birlikte bilimsel mahfillere girmesi F A Mesmer tarafından sağlanmıştır. 18. Yüzyılın son çeyreğinde bazı nörotik hastaların tedavisinde hipnozu kullanan Mesmer hem çok popüler olmuş hem de bir çok hasım kazanmış, kendisi şarlatanlıkla suçlanmıştır. Zira her devirde olduğu gibi o devirde de insanlar doğa üstü güçlere ve bu güçlere sahip olan insanlara çok inanmışlar ve onlardan medet ummuşlardır. Bunu çok iyi kullanan Mesmer hipnoz seanslarına adeta mistik bir hava katarak etkinligini artırmıştır.
Günümüz Türkiye’sinde hipnoz hak ettigi yeri yavas yavas tedavilerde almakla birlikte su-i istimale açık bir saha olarak halen bakirligini korumaktadır. Bunun nedenini ilerleyen satırlarda daha iyi anlayacaksınız.

Hipnozu şu an en çok uygulayanlar sahne illüzyonistleri ve medyumlardır. Bunun yanında Psikiyatristler ve Diş hekimleri de hipnozu pratiklerine almaya başlamışlardır. Ancak yinede bazı kötü niyetli kişiler hipnozu sanki başlı başına bir tedavi edici metodmuş gibi lanse etmekte ve bu yolla hastaları kullanmakta ve onlara zarar vermektedirler. Aslında hipnoz psikiyatrik hastalıkların psikoterapisine yardımcı bir metod olarak kullanılabilir. Hipnoz altında verilmesi gereken telkinler ve diğer psikoterapötik yollar izlenmezse sadece hipnoz yapılmış olması hastalığı tedavi etmez.

Bunu şu örnekle daha iyi açıklayabiliriz: Bir cerrahın ve bir kasabın eline neşter verdiğinizi varsayın. Cerrah yaptığı müdahalede nasıl anatomik katları tekrar birleştirmeye uygun keser. Oysa kasap sonrasını düşünmeden neşteri çeker ve tamiri güç yaralar bırakır. İnsanın ruhsal yapısını bilmeyen hastalığın sebepleri konusu üzerinde ihtisası olmayan birinin ruhsal hastalıkları tedavi etmeye kalkması kasabın ameliyat yapmasına benzer ki kişinin ruh sağlığı üzerinde onulmaz yaralar bırakabilir.

Hipnoz günlük stres ve sıkıntılar,sigara alışkanlığından kurtulmak,şişmanlık ve yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, konsantrasyon problemleri, fobiler(korkular), cinsel problemler,psikosomatik rahatsızlıklar, dissosiyatif bozukluklar ve diğer psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde yardımcı araç olarak kullanilabilir.
Ancak hipnozun tek kullanım yeri psikiyatrik hastalıklar değildir. Diş hekimleri anestezide kullanabilirler. Hatta genel cerrahide bile anestezik ajan kullanmadan yalnızca hipnozla yapılan büyük operasyonlar bildirilmiştir.

Ülkemizde hipnozun uzun yıllar ihmale uğramış olmasını materyalist yaklaşımın psikiyatristler arasında çok yaygın olmasına bağlıyorum. Hipnoz altında geçekleşen bazı fenomenleri yalnız madde ile açıklamak mümkün görünmemektedir. Ayrıca psikiyatri pratiğinde biyolojik yaklaşımın ön planda tutulmuş olması da bunda bir etken olabilir. Herkesin kolayca hipnotize olmaması da bunda bir diğer etkendir. Hipnozun kullanımı bir kenara bırakıldığında en çok merak edilen birkaç soruyu da şöylece özetlemek isterim.
Hipnoz tamamen telkinle oluşturulan bir durumdur ve yine telkinle normale döndürülebilir. Şimdiye kadar yapılmış milyonlarca hipnoz denemesinde ve konu ile alakalı yazılarda uyanamama diye bir şeyle karşılaşmadım. Bu tamamen fantastik bir durum olup bazı filmlerdeki sahnelerden kaynaklandığını düşünmekteyim. Kişiye verilen telkinin bitmesinden sonra kişiyi hipnotize eden uyandırmasa bile trans yüzeyelleşir ve kişi bir süre sonra kendiliğinden uyanır. En kötü ihtimalle hipnoz edenin kişiyi uyandıramadan öldüğünü varsaysak bile hipnoz olan kişi bir süre sonra normal uykuya geçerek uyanır. Kaldı ki aşırı gürültüler, ani ısı değişiklikleri gibi fizik şartlardaki değişimler kişinin transtan çıkmasına neden olur.

Sırlarımı hipnoz altında söyler miyim ?: Hipnoz olmak üzere olan kişilerin en çok korktukları kirli çamaşirlarinin ortaya dökülmesidir. Ancak şunu bilmekte fayda vardır. Narko analiz ( İlaçla hipnoz oluşturup yapılır) dışında kişi sonradan pişman olacağı yada kişiliğine uygun olmayan bir şeyi ne söyler ne de yapar. Bu konuda hipnozitör ısrarcı davranırsa trans yüzeyelleşir ve bir süre sonrada kişi kendiliğinden transtan çıkar. Bu tür durumlar ancak filmlerde olur. “Gözlerime bak ve uyu” da filmlerden çıkıp gelmiş bir sözdür ve gerçeklerle bağdaşmaz.

Herkes hipnoz olabilir mi ?: Demans hastaları, geri zekalılar, çok yaşlanmış dikkatini bir noktada toplayamayanlar, ciddi akıl hastaları ve küçük çocuklar dışında hemen herkes hipnotize olabilir.

Herkes hipnoz yapabilir mi? Evet . Şartları yerine getirdikten sonra herkes hipnoz yapabilir. Ama bazı insanlar bunu daha kolay gerçekleştirirler. Hipnoz olmaya istekli bir kişi , hakikaten hipnoz yapmak isteyen birisi tarafından kolaylıkla transa sokulabilir ama sonrası ne olur bilemem. Dolayısıyla hekimlerin dışındaki insanların bu işle uğraşması tamiri güç durumlara sebep olabilir. Hele ruhsal sorunların tedavisinde Psikiyatristlerin dışında insanların hipnozu kullanmasının kasabın ameliyat yapmasından hiçbir farkı olmadığını hatırlatmak isterim. İşi ehline yani cerraha vermek gerektiği gibi hipnozu ve ruhsal sorunların tedavisini psikiyatristlere bırakmakta fayda vardır diye düşünüyorum. Ne dersiniz

Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol