Siir Ve Gelenek
Şiir ve Gelenek

Şiir geleneği, daha önce yaşamış şairler tarafından oluşturulur. Dil, tema ve yapı bakımından birbiriyle aynı ve benzer şiirler yazan şairler, bir geleneği başlatırlar. Böylece divan şiiri geleneği, halk şiir geleneği, modern şiir geleneği gibi gelenekler ortaya çıkar.

Şiirler, yazıldıkları dönemin zihniyetinin etkisindedir. Öyleyse gelenek ile zihniyet birbiriyle yakın ilişkilidir. Çünkü, geleneklerin oluşumunda zihniyetin - yaşanan dönemin her türlü etkinliğinin- etkisi büyüktür.

Her geleneğin bir başlangıcı, olgunluk devri ve gözden düştüğü devri vardır.

Bir şair bir şiir geleneğinin ses veya söyleyiş özelliğinden, yapısın­dan yararlanabilir. Yararlanmak, bu geleneği sürdürmek anlamında değildir.

Bazı şiirleri inceleyerek bazı geleneklerin ortak özelliklerini belirleye­lim:

 

Halk Şiiri

17. Yüzyıl:

 

Ilgıt ılgıt esen seher yelleri                           a          değil: redif

Esip esip yâra değmeli değil                         b         

Ak elleri elvan elvan kınalı                           c         

Karadır gözleri sürmeli değil                         b         

 

Estirir de seher yeli estirir                            d          -ir: redif

Kimini ağlatır kimini küstürür                         d         

Kısmet ise kadir Mevla'm gösterir                   d         

Çokça heves edip öğmeli değil                      b         

 

Bir bölük turna da havada uçar                     e          -ar: redif

İner enginlerden bir bade içer                      e          -ç: yarım uyak

Eser seher yeli göğsünü açar                         e         

Yar göğsün bentleri düğmeli değil                  b         

 

Karac'oğlan der ki konup göçmedim                f           -medim: re dif

Ak göğsünün düğmelerini açmadım                  f           -ç: yarım uyak

Fursat elde iken alıp kaçmadım                      f

Öldürmeli beni döğmeli değil                         b

 

  • Ritim: Şiir 11'li hece ölçüsüyle söylenmiştir.
  • Uyak düzeni: abcb-dddb-eeeb-fffb şeklindedir.
  • Nazım birimi: Dörtlüktür.
  • Birim sayısı: Beştir (Alınmamış bir dörtlüğü daha vardır).
  • Teması: Sevgilinin güzelliğidir.
  • Nazım şekli: Koşmadır. Yukarıdaki özellikler sadece koşmada bir araya gelir.

 

19. Yüzyıl:

Sabahtan uğradım ben bir fidana                              a             dedi ki yok yok: redif

Dedim mahmur musun dedi ki yok yok                      b

Ak elleri boğum boğum kınalı                                   c

Dedim bayram mıdır dedi ki yok yok                        b

 

Dedim inci nedir, dedi dişimdir                                d

Dedim kalem nedir, dedi kasımdır                            d          -ımdır: redif

Dedim on beş nedir, dedi yaşımdır                           d          -ş: yarım uyak

Dedim daha var mı, dedi ki yok yok                          b

 

Dedim Erzurum nen, dedi ilimdir                             e

Dedim gidermişin, dedi yolumdur                             e          -ımdır: redif

Dedim Emrah nendir, dedi kulumdur                         e          -l: yarım uyak

Dedim satar mısın, söyledi yok yok                           b

 

  • Ritim: 11'li hece ölçüsüyle sağlanmıştır.
  • Uyak düzeni: abcb-dddb-eeeb
  • Nazım birimi: Dörtlüktür.
  • Birim sayısı: Üç dörtlükten oluşmuştur.
  • Teması: Sevgilinin güzelliğidir.
  • Nazım şekli: Koşmadır.

 

  • Her iki şiirde de halk söyleyişlerine çokça yer verilmiştir: "Kara göz, sürmeli göz, kınalı el, heves etmek, kısmet etmek, kadir Mevlâ'm, uğ­ramak, mahsur olmak, inci diş, kalem kaş..."
  • Her iki şiirin dili de oldukça sadedir.
  • Bu şekilde yazılan şiirler halk şiiri geleneğini oluşturur.

 

Halk Şiiri Geleneğinin Özellikleri:

  • Halkın oluşturduğu ve halk içinde oluşan şiirlerdir.
  • Halkın yaşama biçimini, acılarını, sevinçlerini, hayata bakış tarzını yansıtır.
  • Dili konuşma dilidir. Yabancı etkilerden uzaktır.
  • İçten bir anlatımı vardır.
  • Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
  • Ritim millî ölçümüz olan hece ölçüsüyle sağlanır.
  • Çoğunlukla yarım uyak kullanılır.
  • Bu şiirler saz eşliğinde söylenir.
  • Bu şiir geleneğinde kullanılan belli başlı nazım şekilleri ve türleri şunlardır: Mani, türkü, ninni, tekerleme, destan, ağıt, koşma, semai, var­sağı, ilahi, nefes, nutuk, deme vb.
  • Şair son dörtlükte takma adını (mahlas) söyler.
  • Bu şiirlerin toplandığı defterlere "cönk" denir.

 

b. Divan Şiiri (Klasik Şiir)

15. Yüzyıl

Bahar boldu vü gül meyli kılmadı könglüm                a          -madı könglüm: redif     

Açıldı gönce vü İtkin açılmadı könglüm                    a          -ıl: tam uyak

Ali Şir Nevai

 

Günümüz Türkçesiyle:

Bahar geldi (ama) gönlüm güle meyletmedi.

Gonca açıldı ama gönlüm açılmadı.

 

16. Yüzyıl:

Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün                    a

Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su                    b

Fuzûlî

Günümüz Türkçesiyle:

Bahçıvan gül bahçesini sele verse de boşuna yorulmuş olur.

(Çünkü) bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

 

17. Yüzyıl

Esdi nesim-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem                    a          -em: tam uyak

Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun câm-ı Cem           a

Nefî

 

Günümüz Türkçesiyle:

İlkbahar rüzgârı esti, sabah vakti güller açıldı.

Saki yetiş, Cem'in kadehinden bize de sun, bizim de gönlümüz açılsın.

 

18. yüzyıl

Haddeden geçmiş nezâket yal ü bal olmuş sana      a          -olmuş sana: redif

Mey süzülmüş şişeden rûhsâr-ı âl olmuş sana         a          -âl: zengin uyak

Nedim

 

Günümüz Türkçesiyle:

Nezaket en ince şekilde işlenmiş, elenmiş senin boyun poşun olmuş;

Şarap şişeden süzülmüş senin yanağının kırmızısı olmuş.

 

19. yüzyıl

Cehlimi bilmeyecek mertebe cahil değilim             a                      -değilim : redif

Bilirim rütbe-i noksanımı kâmil değilim                   a                      -il: tam uyak

Yenişehirli Avni

 

Günümüz Türkçesiyle:

Ne kadar cahil olduğumu bilmeyecek kadar da cahil değilim.

Bulunduğum yerdeki eksiğimi bilirim, kâmil değilim.

 

  • Yukarıdaki örneklerde Divan şiirinin yüzyıllar içerisinde nasıl bir gelişim gösterdiğini görmekteyiz. İlk zamanki yalın ve açık ifadeler yerini zamanla daha karmaşık imgelere ve çağrışımlara bırakmıştır.
  • Bu dönem (16-18. yüzyıl) divan şiirinin olgunluk devridir.

 

Divan Şiiri Geleneğinin Başlıca Özellikleri

  • Klasik (divan) şiirinin nazım birimi beyittir.
  • Ritim aruz ölçüsüyle sağlanır.
  • Anlatımda Arapça - Farsça sözcükler ve tamlamalar kullanılır, bu yüzden ağır bir dili vardır.
  • Medrese eğitimi almış şairler tarafından yazılır.
  • Konudan çok, söyleyiş güzelliğine önem verilmiştir.
  • Çok güçlü bir söyleyiş ve ritim özelliği vardır.
  • Genellikle tam ve zengin uyak kullanılır.
  • Bu şiirlerde imgeler çok kullanılır.
  • Bu şiir geleneğinde kullanılan bazı nazım şekilleri ve türleri şunlardır: gazel, kaside, mesnevi, müstezad, terkib-i bend, terci-i bend...
  • Şair, son birimde mahlasını kullanılır.

 

c. Son Dönem (Modern) Türk Şiiri

 

20. Yüzyıl-...

HİKÂYE

Senin dudakların penbe

Ellerin beyaz

Al tut ellerimi

Tut biraz.

 

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu,

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz.

 

Benim doğduğum köylerde

Buğday tarlaları yoktu,

Dağıt saçlarını bebek

Savur biraz.

Cahit Külebi

 

ELLER

Eller hepsi de beşer tane parmaktan,

Eller, türlü türlü... yaşamaktan.

 

Boynu bükük eller, dizlerin üstünde

İster bir yabancının, ister kardeşimin de;

 

Eller göbek üstünde, yok bir şey umrunda

Ellikten çıkmış eller, ekmek uğrunda.

 

Derileri soyulanlar çamaşırdan Eller, avuç içleri nasırdan

Açılmış, kapanmayacak ovucundan belli Dilencinin eli.

Ziya Osman Saba

 

Not: "Eller" şiirinde divan şiiri nazım birimi olan beyit kullanıl­mıştır. Bu, şairin Divan şiiri geleneğinden faydalandığını göstermektedir.

 

EKMEK VE YILDIZLAR

Ekmek dizimizde

Yıldızlar uzakta ta uzakta

Ekmek yiyorum, yıldızlara bakarak

Öyle dalmışım ki sormayın

Bazen şaşırıp ekmek yerine

Yıldız yiyorum

Oktay Rıfat

 

Son Dönem (Modern) Türk Şiiri Geleneğinin Özellikleri:

  • Yeni nazım biçimleri, Türk edebiyatında ilk kez, Tanzimat dönemin­den sonra kullanılmaya başlar.
  • Bu nazım biçimleri edebiyatımıza Batı edebiyatından girmiştir.
  • Bu gelenekte oluşan nazım biçimlerinde, bentlerdeki dize sayısı eşit olmayabilir.
  • Bentler, şiir içinde başlı başına bir anlam bütünlüğü göstermezler. An­lam yönünden bentler arasında sıkı bir bağ vardır ve bentlerin yerleri de değişmez.
  • Şiire günlük hayat konu olmaya başlamıştır.
  • Her şiirin, konusuyla ilgili bir adı vardır.
  • Şiirde konu birliği vardır.
  • Şiirde konu birliği sağlanmasıyla, şiir sonunda şairin adını söylemesi yersiz olacağından, şairin mahlası (takma adı) bulunmaz.
  • Yeni Türk şiirinde nazım birimi beyit ya da dörtlük değil, dizedir.
  • Dizede her zaman anlam bütünlüğü olmayabilir. Bir dizede tamam­lanmamış düşünce, öteki dizeye geçebilir.
  • Divan şiirindeki gibi soyut değil, somut konular işlenmeye başlanmıştır.
  • Dizelerin uyaklanışı, şairin isteğine göre değişmiştir.
  • Tekdüze ölçülerden çok karma ölçülere yer verilmiştir (Bir şiirde aru­zun değişik kalıplarının kullanılması gibi).
  • Çoğunlukla serbest ölçü kullanılmıştır.
  • Bu şiir geleneğinde kullanılan bazı nazım şekilleri şunlardır: Sone, balad, terzarima, serbest müstezad...
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol