ŞİİR VE ZİHNİYET
Zihniyet denildiği zaman aklımıza bir dönemin,
sosyal ve siyasî olayları,
kültürü
sanat zevki,
insanlar arası ilişkileri
bilimsel ve teknik düzeyi
sürdürülen yaşama biçimi
eğitim anlayışı
gelecek kaygısı
inanç sistemleri gelmelidir.
Her eser yazıldığı dönemin (yukarıda belirttiğimiz unsurların) izlerini taşır.
Şairin şiirinde işlediği tema, şiirinin ses ve söyleyiş özellikleri ve dili dönemin özellikleriyle iç içedir. Bu yüzden her şiirde yazıldığı dönemi çağrıştıran ipuçları vardır:
İLAHİ
Doğru yola gittin ise
Er eteğin tuttun ise
Bir hayır da ettin ise
Birine bindir az değil
Yunus EMRE
Yunus Emre 13. yy.'da Anadolu'da yaşamış, şiirlerinde Allah aşkını işlemiş bir şairimizdir. Yukarıdaki şiirinde bize o dönemin zihniyetini yansıtan söz ve söz grupları şunlardır:
doğru yola gitmek (yaşama biçimi, inanç sistemi)
er eteğin tutmak (ermiş kişiden eğitim almak, eğitim anlayışı)
hayır etmek (insanlar arası ilişki)
birine bin (inanç sistemi)
GAZEL
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan muradım şem'i yanmaz mı
Gül-i ruhsarına karşu gözümden kanlı akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
FUZULİ
Günümüz Türkçesiyle:
Sevgili beni candan usandırdı, cefa etmekten usanmaz mı?
Ahımdan gökler yandı, dileğimin mumu yanmaz mı?
Gül yanağına karşı gözümden kanlı su akar;
Ey sevgilim bu gül mevsimidir, akar sular bulanmaz mı?
Bu şiirde dönemin izlerini taşıyan söz ve söz grupları şunlardır:
âh etmek, candan usanmak, cefâ etmek (yaşama biçimi, sevginin çok güçlü olması)
Felekler (dokuz kat gök anlayışı) mum yakmak (bilim - teknik seviyesi) gül yanak (benzetme - sanat zevki)
GARİBİM
Ne bir güzel var avutacak gönlümü,
Bu şehirde
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymaya göreyim,
İki gözüm iki çeşme
Orhan Veli Kanık
Şiirde dönemin zihniyetini yansıtan söz ve söz grupları şunlardır:
gönlünü avutmak (yaşam biçimi)
tanıdık çehrenin (dostun) olmaması (insanlar arası ilişki)
tren sesi (bilim - teknik düzeyi)
iki gözüm iki çeşme (benzetme - sanat zevki)
Dönemlerin Sanat Anlayışlarının Şiirlerdeki İzleri:
İlahi: Dörtlüklerle yazılmıştır. Düzenli ve kulağa hoş gelen bir söyleyişi vardır. Tasavvuf (İslamiyet’i hal ve hareketlerle yaşama) konusunu işler. Dili oldukça sadedir. Halk söyleyişleri vardır. Halkı yakından ilgilendiren bir konu işlenmiştir. Amaç, halka öğüt vermektir.
Bu şiir; işlediği konu, dili ve yazılış biçimiyle bir bütün olarak değerlendirildiğinde şiirin tasavvuf geleneğine bağlı olarak yazıldığı görülür.
Gazel: Bu şiir, ilahiden farklı olarak beyitlerle yazılmıştır ve mısraları ilahiye göre daha uzundur. Öyleyse biçim yönüyle ilahiden farklıdır. Dil yönüyle de ilahiden farklıdır. Arapça - Farsça sözcükler ve tamlamalar yoğunluktadır. Şiiri, ilahi kadar rahat anlayamıyoruz. İlahi, halkı eğitmeyi amaç edindiği halde bu şiirde kişisel duygular işlenmiştir. Şiirde yoğun olarak benzetmeler yapılmış, imgeler kullanılmıştır. Şiir tüm bu özellikleriyle klasik şiir geleneğinin özelliklerini taşır.
Garibim: Bu şiirde diğer iki şiirden farklı olarak mısra sayısının belli bir düzene göre gruplanmadığını, mısralarının uzunluklarının eşit olmadığını görüyoruz. Öyleyse şiir, biçim yönüyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Şiirin, yine diğerlerinden farklı olarak özel bir adının olduğunu da görüyoruz. Teknoloji şiire daha çok girmiştir. Duygusal bir şiirdir ve şair tamamen kendi duygularını işler. Şair, kalabalığın içindedir (Tanıdık çehre yok; ama başka çehreler vardır) ama yalnızdır ve mutsuzdur. Şiirde kullanılan dil, günlük konuşma diline çok yakındır. Tüm bu özellikleriyle şiirin serbest nazım geleneğine bağlı olduğunu görüyoruz.
Her üç şiirde de şairler, içinde bulundukları sosyal - kültürel yaşamı yansıtmışlardır.
Şairler, dönemlerinin sanat anlayışlarını benimsemişlerdir ve temsil ettikleri geleneğin özelliklerini yansıtmışlardır. Yani şairlerin bağlı oldukları bir şiir geleneği vardır.
Not: Şairlerin gelenekten yararlanma ölçüleri farklıdır: Kimileri çok, kimileri az yararlanır, kimileri de hiç yararlanmaz, yani geleneğin dışındadır.
|